Ne neyin sembolü: Anıtkabir sırları

Milliyet yazarlarından Melih Aşık köşesinde ‘Anıtkabir Sırları’ başlıklı yazısında şunları yazdı:

Anıtkabir ruhsal yüceliği yanında taşları ve heykelleriyle de konuşur…

Tören Meydanı’na giderken Aslanlı Yol’un başına ulaşmak için 26 merdiven basamağı çıkarsınız. Bu 26 merdiven 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’u simgeler.

Aslanlı Yol’un başında sağlı sollu Hürriyet ve İstiklal Kuleleri karşılar sizi. Hürriyet ve İstiklal kulelerinde karşılıklı olarak 3 erkek ve 3 kadın heykelleri bulunur. Heykellerin boylarının aynı olması kadın ve erkek eşitliğini anlatır. Heykellerin tasarımcısı heykeltıraş Hüseyin Anka’dır. Hürriyet Kulesi’nin içerisindeki hürriyeti temsil eden kabartmalar Prof. Zühtü Müridoğlu tarafından yapılmıştır.

Aslanlı Yol üzerindeki Hititlerin aslan formuna göre yapılmış 24 adet aslan heykeli, 24 Oğuz Türk Boyu’nu temsil eder.

Aslanlı Yol’un iki yanı ağaçlarla tanımlanmıştır.

Aslanlı Yol’da ağaçların arasından yürürken başınızı kaldıramazsınız. Aralarından çimenlerin çıktığı taşların özellikle aralık olarak döşenmiş olması, sizin yola odaklanmanızı sağlar, bir saygı yürüyüşünün ifadesini yaşatır. Aslanlı Yol’un sonunda tören meydanına girmeden sağda Mehmetçik Kulesi, solda Müdafa-i Hukuk Kulesi karşılar sizi. Üzerlerindeki kabartmalar Zühtü Müridoğlu’na ve heykeltıraş Nusret Suman’a aittir. Zafer Kulesi, Barış Kulesi, 23 Nisan Kulesi, Misakı Milli Kulesi, İnkılâp Kulesi ve Cumhuriyet Kulesi heykelleri ve üzerindeki kabartmalar Atatürk İlkelerini, Kurtuluş Savaşı’nı yani bir Cumhuriyet hikâyesini anlatır bize.

Anıtkabir, Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in yüce ruhuna yakışır bir anıttır… Çevresindeki sokaklar: “ORDULAR”, “İLK”, ”HEDEF”, ”AKDENİZ”, ”İLERİ” adlarını taşır.

TARİHE SAYGI

Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Osmanlı’yı yıkarak kurmuştu.

Osmanlı Hanedanı’na saygısı yoktu ama tarihe saygısı büyüktü.

Topkapı Sarayı’nı 1924 tarihinde müze olarak halka açan Mustafa Kemal’in tarihe olan saygısına küçük bir örnek…

Prof. Celal Şengör, “Bir Toplum Neden İntihar Eder” adlı kitabında anlatıyor:

“Padişah III. Murad, Topkapı Sarayı’nda bulunan dünyanın en eski üç Batlamyüs el yazmasından biri olan muhteşem eserin cildindeki ziynet taşlarını alabilmek için cildi söktürmüş ve yazmayı bir daha da ciltlettirmemiş! Bu muhteşem eser bu nedenle günümüze pek feci bir halde ulaşabilmiş. Geri kalanın restore edilip kurtarılmasını da Atatürk’e borçluyuz. Zira Prof. Adolf Deismann tesadüfen Topkapı’nın entelektüel enkazı arasında bu önemli eseri 1929’da keşfedip Atatürk’e haber verilmesini sağlayınca, Atatürk derhal zamanın en önemli eski yazma restoratörü olan Berlin Üniversitesi profesörlerinden Hugo Ibscher’i çağırtarak bu tarihi eseri restore ettirmiş.”

MİLLET

Lord Kinross, “Bir Milletin Yeniden Doğuşu” adlı kitabında harika bir tespit yapıyor… “Bu millet adam olmaz, bu milletle bir yere varılmaz” diye halkı küçümseyenlere Atatürk’ün bakışını örnek gösteriyor:

“Mustafa Kemal, Türk halkı üzerinde hayale kapılmıyordu. Onun katı, tutucu, kadere inanır, zekâ ve inisiyatif bakımından ağır davranışlı olduğunu bilmiyor değil. Ama aynı zamanda inatçı, sabırlı, dayanıklı, savaşçı, üstlerine bağlı ve gerekirse aldığı emre uyarak canını vermeye hazır olduğunu da biliyordu.

Atatürk, Türk insanına güvendiği, iyi yönetilirse üstün niteliklerinin öne çıkacağı inancıyla hareket etmişti… Samsun’a çıktığı gün yurdun yer yanında isyanlar birbirini kovalıyordu. Yunanistan ordusu İzmir’e çıkmış, ardından hiç direniş görmeden Manisa ve Aydın’a yürümüştü. Bu koşullarda ancak halkına sonuna kadar inanan bir lider mücadeleye devam edebilirdi. O devam etti.”

Halka güvenecek ve iyi yöneteceksiniz. Ön şart bu…

NAMİBYA

Almanya Cumhurbaşkanı Walter Steinmeier’in Afrika ülkesi Tanzanya’da geçmişte soykırım yaptıklarını kabul ettiklerine ilişkin yazımızda bir yanlışlık eseri Tanzanya’nın eski adı Namibya olarak kaydedildi. Gerçekte Tanzanya ve Namibya iki ayrı ülke. Ortak yanları Almanya’nın her iki ülkede 1900’lerin başında soykırım uygulamış olması… İki ülkede en az 400 bin çoluk çocuk, erkek, aç ve susuz bırakılarak en vahşi şekilde öldürüldü. Yüzyılın ilk soykırımı uygulandı. Buna rağmen Almanya ilk soykırımı kendisinin yaptığını unuttu! Alman Parlamentosu 2016 yılında 1915’i soykırım olarak niteleyen tasarıyı onayladı. Türk kökenli Alman milletvekilleri de acınacak bir tavırla, tarihimizi mahkum eden bu tasarıyı destekledi. Tanzanya ve Namibya soykırımı yeni hatırlandı!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir